Bugünün dünyasına damgasını vuran koşullar, sosyal yaşamı, devlet yönetim biçimlerini, örgüt yapılanmalarını, vs. etkilediği gibi, kar amaçlı şirketlerin iş gücüne yaklaşımlarını da etkiliyor.

 

Bu günü şekillendiren koşulları uzun bir liste halinde sıralamak olanak dahilinde. Ancak ben yazımın başlığından da görülebileceği şekilde (bir çok başkalarının da yaptığı gibi) iki konuyu öne çıkartmak istiyorum. Güç kazanma oyununda herkesten önde olabilmek için gerekli olan hızlı değişim ve kontrol mekanizmaları, 21. yüzyılın globalleşme (Dünyayı küçülterek daha kolay kontrol edebilme) ve hızlı teknolojik gelişim (Başkalarından daha önce keşfedebilme) gerçeğini her alanda ortaya çıkardı. Tabii ki buradaki anahtar kelime (kendi yarattığımız ve baş etmeye uğraştığımız) hızlı değişim.

 

Bu değişim, kaçınılmaz olarak insan kaynakları konuları üzerinde de etkisini gösteriyor. Nasıl mı?

  • Hızlı değişime ayak uyduramayan çalışanlar, başta Japonya’da olmak üzere, erken bunama sorunlarıyla karşılaşıyorlar.
  • Şirketler vasıfsız/ az vasıflı iş gücü açısından, dünyayı büyük bir Pazar olarak görüyorlar ve yatırımlarını ülkelerden ülkeler kaydırarak, az gelişmiş ülkelerin makro ekonomilerini etkiliyorlar.
  • Son hızla daha önce tanımlanmamış iş pozisyonları doğuyor ve bu bakış açısıyla kariyer planlaması kavramının geçerliliği tartışılıyor.
  • Şirket satın almaları, birleşmeleri ve hatta büyük şirketlerin iflasları, şirket içi gelecek kaygılarını arttırıyor.
  • Hızla değişen şartlar personelde, düşünülenin dışında, şirket değiştirme ve hatta kariyer değiştirme zorunlulukları ortaya çıkartıyor.
  • Hissedarlarını, çalışanlarını, müşterilerini memnun etme çabasında olan şirketler bile, bu hızlı akıntıda dengede durmaya çalışıyorlar.

 

Öte yandan çalışanlarını bir varlık gibi görerek, üzerine yatırım yapmaya çalışan şirketler de, ya kendi örgütleri çerçevesinde, ya da insan kaynakları uzmanları kullanarak, hepimizin bildiği, bir çok insan kaynağı kavramını kendi şirketlerinde gerçekleştirmeye çalışıyorlar/ gerçekleştiriyorlar.

Türkiye’de de bu konu üzerinde yoğun ilgi var. İnsanlar ilgili seminerlere gidiyorlar, danışmanlar tutuyorlar, personel yönetimi kavramını insan kaynakları kavramı ile değiştirmeye çabalıyorlar. Ama ne yazık ki, çok uluslu şirketlerin uzantıları ve birkaç büyük kuruluşu dışarıda bırakırsak, Türkiye’de insan kaynakları kavramlarının günlük yaşama geçirilebilmesi için alınması gerekli uzun bir yol var. Yatırımcılarımızın ve yöneticilerimizin iyice aşina oldukları ama hala tam uygulayamadıkları bu yaklaşımların yaşama geçirilmesinde, yöneticilere, eğitim kurumlarına ve danışman kuruluşlara büyük görev düşüyor. Sorunun en büyüğü de, zaten global akıntılarla boğuşan şirketlerimizin bir de yerel fırtınalarla başa çıkarken, kısa vadeli yaklaşımlarla, insan kaynağının önemini göz ardı etmesinde yatıyor.

 

 

İnternet’ten yayın yapan” çeşitli dergilerde makaleleri yayınlanıyor.) 

 

Orhan Tuncay

 

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

(Yazar hakkında: Orhan Tuncay, 1952 doğumludur. Pazarlama üzerinde MBA derecesi, ilki üretim, diğerleri satış ve şirket yöneticiliği olmak üzere çeşitli şirketlerde yöneticilik deneyimi var. Halihazırda güvenlik sistemleri kuran bir şirketin yöneticisi olarak çalışıyor. “

occonsbanner18